Köprüler Kurmanın Tam Zamanı

Yâ Rab, şu muazzam Ramazan hürmetine,
Kaldır aradan vahdete hâil ne ise.
Yâ Rab, şu asırlarca süren tefrikadan
Artık ezilip düşmesin ümmet ye’se
Mâdem ki verdin bize bir ruh-ı nevin
Yâ Rab, daha bir nefha-i tey’id insin.
Mehmet Akif Ersoy
“Mademki yeni bir ruh verdin bizlere Yâ Rab, o zaman daha çok nefes ol insanlığa!” Akif son iki mısrada mealen böyle aktarıyor hissettiklerini. Dünya’nın topyekûn zor bir dönemden geçtiği bir zaman diliminin şahitleriyiz. Tarihe tanıklık ettiğimizin farkında olmadan geçiriyoruz günlerimizi. Bu bir eksiklik değil zira her olağanüstü dönem, kendi içinde olağanlıklar üreterek yaşamı katlanabilir kılmak konusunda doğal reflekslere sahiptir. Tıpkı şimdiki zamanda olduğu gibi. Küçücük bir virüsün, tabiri yerindeyse, Dünya’yı dize getirdiği sıra dışı bir yıl yaşıyoruz. Virüs, Dünya’nın bir ucundan diğerine çabucak yayıldı. Kısa sürede küresel ölçekte salgın hastalık olarak konumlandırıldı. Bu andan itibaren salgın, sistemin tüm uzuvlarını etkisi altına alarak devletler düzeyinde ‘pause’ düğmesine basılmasına zemin hazırladı. Ve hayat durma noktasına geldi; tıpkı çağıl çağıl akan baraj sularının, kapakların kapanmasıyla dingin bir göl halini alması gibi…
Hayır görünende şer, şer görünende hayır vardır!
Zor bir imtihan olsa da insanların kendi kabuklarına çekilip muhasebe yapmalarına, etrafında olup bitenlerin farkına varmalarına, diğerkâmlık hislerinin yoğunlaşmasına vesile olması, bu zor dönemin paha biçilmez kazançları olarak görünüyor. Üstelik Ramazan gibi müstesna bir aya tekrardan kavuşabilmişken bu kazanımları misliyle artırmak imkânına da sahibiz. Bedenimiz bize emanettir. Ona en iyi şekilde bakmak da görevlerimizden birisi. Sağlığımızı muhafaza etmek için BAKTAD ailesi olarak bizler, izolasyon kurallarına azami derecede riayet ediyoruz. Ağzımızın tadı bozulmasın diye bir müddet evlerimizde kalacağız doğru ancak süreci en az hasarla en kısa zamanda atlatmamızın başka bir yolu da bulunmuyor.
“Komşusu açken tok yatan bizden değildir!”
Evde kaldığımız süre zarfında başta akrabalarımız ve konu-komşu olmak üzere muhitimizdeki ihtiyaç sahiplerinin haklarını da mutlaka gözetmemiz gerekiyor. Farklı sosyo-ekonomik altyapılardan geldiğimiz için herkesin bu süreci aynı koşullarda atlatması mümkün değil. Ancak Ramazan ayını da fırsat bilip zekât, fitre, sadaka araçlarıyla makası olabildiğince kapatmak elimizde. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir!” düsturunca yardım kanallarını sonuna kadar açalım ve bu günler geçtiğinde tefrikalardan uzak, barış içinde bir yaşam sürmenin ne kadar güzel bir nimet olduğunu bilerek hayatlarımıza devam edebilelim.
Zekât, Mallarınızı Korur
“Mallarınızı zekâtla koruyun, hastalarınızı sadaka ile tedavi edin, belalara karşı dualarla hazırlıklı olun.”
Zekât, hem Hakk’a hem de halka karşı bir teminat unsurudur. Yani fakirin eli ve dili zekâtla başkalarına zarar veremez. Ve siz, başkaldırmaya hazır bir sınıfın önünü, hem de daha onun aklına kötü düşünceler, kalbine kötü duygular gelip taht kurmadan evvel izale etmiş, malınızı, sağlam kalelerin, yüksek surların koruması altına almış ve onu emniyete, güvene kavuşturmuş olursunuz.
Hem dünya hem de ukba adına, Allah’ın rahmetini celbedecek önemli hususlardan birisi de zekâttır ve zekâtın gerçekleştiği ortamda, insanların yanında diğer mahlûkat bile ilahi rahmetten istifade eder. Meselenin diğer bir yönü de, zekât verilmeyen toplumlarda şayet diğer canlılar olmasaydı, insanlar, ilahi rahmetin tezahürü olan yağmurdan bile mahrum kalırlardı.
Verme Ahlakı Allah’tandır
Cömertlik, Allah’ın “Cevad” ismiyle irtibata geçmenin adıdır. İnsan, yaptığı işlerde ne ölçüde esma-i ilahi ile münasebet halinde ise, neticesinde elde ettiği faydalar aynı nispette olacaktır. Bir hadislerinde Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmaktadır: “Allah ‘Cevad’dır; cömertliği sever ve güzel ahlakı sevmesine mukabil çirkin huyları kerih görür.”
Vermek, Allah ahlakıdır. Allah ahlakıyla ahlaklanmak ise her zaman ve her yerde ayağın sağlam bir zemine basması demektir. Demek ki zekât, fakiri zenginin yanına yaklaştırdığı gibi, zengini de Ganiy-yi Mutlak olan Allah’a yaklaştırmakta ve kul ile Rab arasında ciddi münasebet temin etmektedir.
Zekât Verene Melekler Duacıdır
Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem, zekâtı verilen bir malın artması için meleklerin her gün şöyle dua ettiklerini bildirir: “Her gün iki melek inerek, onlardan biri: ‘Allah’ım! Malını Senin yolunda harcayıp infak edenin (malını bereketlendirmek suretiyle) arkasını getir.’ diye dua ederken, diğeri de ‘Malı tutup cimrilik edenin malını telef et Ya Rabbi!’ diye bedduada bulunur.
Hakka yakın olmak için atılan adımların insan ruhunda daha derinden hissedildiği Ramazan ayında, kurumaya yüz tutmuş gönüllerin adeta sulanarak, insanlığı içten içe bir dirilişe hazırlaması temennisiyle; Ramazanımız, Kadir Gecemiz ve Bayramımız mübarek olsun…